anayasa mahkemesine bireysel başvuru

DİSİPLİN SUÇ VE CEZALARI
DMK’nun 125 inci maddesinde disiplin suç ve cezaları sayılmıştır. Cezalar uyarma , kınama , aylıktan kesme , kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarmadır. Belirtilen bu fiil ve hallere “nitelik ve ağırlıkları itibariyle benzer eylemlerde bulunanlara” da aynı neviden disiplin cezalarının verileceği kuralı yine aynı maddede açıklanmak suretiyle sayılı fiil ve hallerin dışına çıkılabilmesine imkan tanınmıştır.
Daha önce Kanunda yer alan kısa ve uzun süreli durdurma ve geçici olarak görevden çıkarma cezaları 12.5.1982 tarih ve 2670 sayılı Kanunun 31 inci maddesi ile kaldırılmıştır.
Uyarma , kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından , kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ise , memurun bağlı bulunduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde valiler tarafından verilecektir. Devlet memurluğundan çıkarma cezası ise amirlerin bu yoldaki istekleri üzerine yüksek disiplin kurulu kararı ile verilmektedir.(657 sayılı DMK md126)
B- UYARMA
1- GENEL OLARAK
Uyarma, arkadaşça konuşma , sözlü bir ikaz yada tembih şeklindeki gayrı resmi usuller kullanıldıktan sonra ilk resmi disiplin hareketidir. Hiyerarşik amir tarafından yazılı olarak verilmektedir. Bu sebepten ötürü bu cezaya “manevi ceza” diyen müellifler de mevcuttur.77
Uyarma cezası memurun memuriyet haklarında herhangi bir kısıntı getirmez78
Uyarma, DMK’nun 125/A maddesinde düzenlenmiş olup “memura görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesi” şeklinde tarif edilmiştir.
Bu tarife “davranış” unsuru 2670 sayılı Kanun ile ilave edilmiştir, ilk tarifte yalnızca “görevde daha dikkatli davranma” ifadesi yer alıyordu. Bu değişiklikten sonra artık memur sadece görevinde dikkatli olmakla yetinemeyecek, davranışlarında da görevinde göstermesi gereken dikkat derecesinde özen göstermek zorunda kalacaktır. Burada memurdan istenen dikkatin derecesi memurun gördüğü hizmetin gerektirdiği “makul” bir dikkattir.79
Uyarma cezasına 788 sayılı Kanunda “ihtar” denilmekteydi.80
Uyarma cezası disiplin amirleri tarafından verilebilmekledir (md126/f. l)
Uyarma cezasını gerektiren fiil ve hallerin öğrenildiği tarihten itibaren disiplin amirlerince bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerekir Aksi takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.
Uyarma cezası verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır. (md132/f.1)
Uyarma cezalarına karşı idari yargı yoluna gidilemez. Uyarma ve Kınama cezaları için idari yargı yolu 1982 Anayasası ile ve 2670 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu kapatılmıştır. Daha önce bu cezalar için de idari yargı yolu açıktı. Gerçekten Anayasamızın md.129/f3 de şu şekilde ifade edilmiştir : “… Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz…”
129’uncu maddenin gerekçesine göre, kamu hizmeti görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları mensupları hakkında yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin uygulamalarında, “ilgiliye suçlandığı konunun bildirilmesi”, “ilgilinin dinlenmesi, savunmasını yapma olanağının tanınması” güvence altına alınmıştır. İlk bakışta uyarma cezasının, disiplin cezaları sıralamasında yaptırım açısından hafif olması nedeniyle Yargı denetimi dışında tutulduğu izlenimi doğmakta ise de, gerek Anayasamızın (125/f1) maddesinin İdari Yargı denetimi konusunda getirdiği ilke, gerek bu cezaların üstler tarafından doğrudan verilebilmesi olanağının bulunmasının, keyfiliğe ve takdir yetkisinin kötüye kullanılmasına yol açabileceği olgularından hareketle, bahsedilen cezanın da, İdari Yargı denetimine tabi olması gerektiğini düşünüyoruz.81
Danıştay’ca verilmiş bir kararda, “Anayasanın 129 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan… hükmü uyarınca uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında bırakılabileceği belirtilmiştir. Ancak, bu yönde bir kısıtlamanın, normlar hiyerarşisine göre yasa ile getirilebileceği de açık bulunmaktadır. Bu itibarla , yönetmelik hükmü ile yargı denetimine sınır konulması düşünülemez. Öte yandan , 3011 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak Yönetmelikler Hakkında Kanunun l inci maddesinin b bendi, kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan yönetmeliklerin Resmi Gazete’de yayımlanması gerektiği hükmünü taşımaktadır.- Bu durumda, davaya konu İş ve İşçi Bulma Kurumu Personel Yönetmeliği’nin yasal zorunluluğa karşın Resmî Gazete ‘de yayımlanmamış olmasının yanı sıra, ‘İtiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararlar kesin olup, bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamaz.’ hükmü ile yargı denetimine kısıntı getirilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararının, sözü edilen yönetmeliğin,….iptaline ilişkin kısmının…bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmaktadır…” demektedir.82
Son zamanlarda İdari Yargı Mercileri, kanunlarla ve yönetmeliklerle kabul edilmiş Yargı kısıntısını kabul etmemektedirler. İdari Yargı Mercileri, a çılan iptal davalarını kabul edip karar vermekle Yargı kısıntısını hükümsüz duruma getirmektedir.83
DMK’nun 135/1. maddesine göre uyarma cezalarına karşı itiraz , varsa bir üst disiplin amirine, yoksa disiplin kurullarına yapılır ve itiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Kesinleşen kararlar için ikinci bir itiraz yolu yoktur
İtiraz süresi, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren 7 gündür(md.136/f l)
2- UYARMA CEZASINI GEREKTİREN FİİLVE HALLER
a- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak (md. 125/A-a).
Bu fıkrada üç ayrı fiil birlikte düzenlenmiştir:
1-Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak,
2-Görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak
3-Görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak
2670 sayılı Kanunla getirilen değişiklikten önce fiil “göreve karşı kayıtsızlık ve görevde düzensizlik göstermek” şeklinde iken yukarıdaki düzenlemeye gidilmiş olarak kapsam genişletilmiştir
Her üç durumda da maddi unsur “kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmaktır.
Danıştay tarafından verilmiş bir kararda konuya şu şekilde temas edilmiştir;
“Uyarma cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali için açılan davanın; başmüfettiş tarafından saptanarak teftiş defterine yazılan noksanlardan (müstehlik eşya defterinin tutulması) hususu yerine getirilmediği halde defter tutulmuş gibi bakanlığa yazı yazıldığı ve teftiş defterlerinin yerine getirilip getirilmediğini kontrol etmemek suretiyle görevinde kayıtsızlık gösterdiği anlaşılan davacıya, 788 sayılı yasanın 28. maddesine göre uyarma cezası verilmesinde yasaya aykırılık görülmediği ..”84
b- Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terk etmek (md. 125/A-b)
Bu fıkrada da üç ayrı fiil birlikte düzenlenmiştir:
– İzinsiz veya özürsüz olarak göreve geç gelmek.
– İzinsiz veya özürsüz olarak görevden erken ayrılmak
– İzinsiz veya özürsüz olarak görev mahallini terk etmek. ;
Suçun maddi unsuru, göreve geç gelmek, görevden erken ayrılmak ve görev mahallini terk etmektir.
Bu fiil, 2670 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 125. maddede yine mevcuttu. Ancak 2670 sayılı Kanun ile “özürsüz” kelimesinin yanına “izinsiz” kelimesi de ilave edilmiştir. Ayrıca görev mahallini terk etmek de suç sayılmıştır.
Konu ile ilgili olarak aşağıya aldığımız bir kararda şöyle denilmektedir:
“… 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin C fıkrası (a) ve (ı) bentleri uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırıldığı görülmekte ise de , davacının yaklaşık iki yıl önce bir öğrenci velisi ile okulda uygunsuz vaziyette yakalandığı yolundaki iddia yönünden , soruşturma sırasında ifadesine başvurulan tanıklardan bir bölümü böyle bir olayı duymadığını ve bilmediğini beyan ederken, bir bölümünün duyduğunu ancak görmediğini beyan ettiği, dolayısıyla söylenti şeklinde cereyan etmiş olan ve sübuta erdirilemeyen bu eylemin iddiadan ibaret bir nitelik taşıması n edeniyle cezalandırılmasının mümkün bulunmaması , diğer taraftan kimi zaman göreve geç geldiği şeklinde sübuta erdirilen eylemin ise anılan yasanın 125 maddesinin A fıkrası (b) bendi kapsamında değerlendirilebilecek ve uyarma cezasını gerektirecek nitelikte bulunması nedeniyle aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır “85
c- Kurumca belirlenen tasarruf tedbirlerine riayet etmemek (md. 125/A-c)
Bu fiilin suç olarak kabul edilmesi de 2670 sayılı Kanun ile olmuştur. Yakın zamanda yaşanan ekonomik bunalım nedeniyle milletçe uyulması gereken tasarruf tedbirlerine kamu yönetimi de kendi bünyesinde uymak zaruretini hissetmiştir ; ve bu hüküm ile de alınan tedbirlere yaptırım gücü kazandırılmak istenilmiştir.
Örnek olarak elektrik kullanımında israf gösteren memura uyarma cezası verilebilecektir.
Bunun gibi yazışmalarda , yarım sayfaya yazılacak yazının tam sayfaya yazılması. . tasarruf tedbirlerine uymamaktır.
d- Usulsüz müracaat ve şikayette bulunmak (md. 125/A-d).
Bu hüküm de yenidir. Devlet memurları hiyerarşik düzen gereği şikayet ve müracaatlarını belirli kurallara uyarak yapmak zorundadırlar. Bu kurallar Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik86 hükümleri ile tespit edilmiştir Devlet memurlarının yönetmelik hükümlerine uygun olmayan müracaat ve şikayette bulunmaları durumunda kendilerine uyarma cezası verilebilecektir.
DMK’nun 21. maddesine göre. Devlet memurları resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat ; amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemlerden dolayı şikayet ve dava açma hakkına sahiptir. Bu hüküm, Anayasa ve 3071 sayılı Kanunun vatandaşlara tanıdığı hakkın değişik bir ifadesidir. Fakat zaman zaman ast-üst ilişkisini zedeleyen ve karışıklığa yol açan müracaatlara rastlanılmaktadır. Bunun için böyle bir düzenlemeye gidilmeye ihtiyaç duyulmuştur.87(78)
Ancak memurların dilekçe vermelerinin “isyankar” veya “yuvasını kirleten” yahut tedirgin edici nitelendirmeye hak verdirir bir özellikte olması da hoş görülemez. Bu husus memurların statüleri gereğidir. Memur dilekçesinde cevap vermek veya şikayet etmek için olsun amirine hakaret edici, suçlayıcı ifadeler kullanamaz Memur, bir hakkını kullanırken başkasının kişilik haklarına saldıramaz. Memur amirini şikayet ederken objektif bir şekilde , duygularını işe katmadan meramını (maksadını) anlatmalıdır . “Amirim hırsızdır, sahtekardır” gibi ifadeler kullanılmamalıdır. Memur, savunma hakkını kullanıyorsa dahi yine saygılı bir dil kullanmalı ve mütecaviz bir ifadeden kaçınmalıdır.
e- Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak (md. 125/A-e).
2670 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önce bu hüküm “vakara uymayan durum ve davranışları görülmek” şeklindeydi . Bu hükümde önemli olan nokta , tek bir fiil eğer Devlet memuru vakarına yakışmayan davranış oluşturuyorsa, suçun oluşması için bu durum yeterlidir.
Suçun maddi unsuru, memurluk vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmaktır.
“Tutum”, olaylar karşısında takınılan tavırdır. Hiçbir harekette bulunmamak, pasif kalmak ile de memurluk vakarına yakışmayacak bir “tutum” takınılmış olunabilir. Takınılan tutum memurluk ciddiyeti ile bağdaştırılamıyorsa bu suç oluşmuş demektir.
Memurluk vakarından anlaşılması gereken ; memurda , toplum toplum tarafından görülmesi istenen ağır başlılık ,ciddiyet ve aynı zamanda Devlet memurluğunun statüsü gereği kendisinden istenen standart davranış normlarıdır.
Konu ile ilgili olarak Danıştay tarafından verilmiş bir kararda şöyle denilmektedir :
“… davacının ilçesinden ayrıldığı sırada yerel bir gazetede yayınlanan şiirinde ve dairelere gönderdiği veda mesajında kullandığı amirlerini eleştirici nitelikteki ifadelerin kaymakamlık görevinin gerektirdiği ciddiyete uygun olmadığı anlaşılmakla, bu davranışı dolayısıyla görevinde daha dikkatli davranması gerektiğinin bildirilmesi amacıyla kendisine uyarma cezası verilmesinde 657 sayılı yasanın 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 125 maddesinin (A) fıkrasına aykırılık bulunmadığı “88
f- Görevine veya iş sahiplerine karşı kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak (md. 125/A-f).
Bu fıkrada şu hususlar düzenlenmiş bulunmaktadır:
– Memurun görevine karşı kayıtsızlık göstermesi;
– Veya iş sahiplerine karşı ilgisiz kalması.
Kayıtsızlık gösterme önceden de mevcut iken 2670 sayılı Kanun ile iş sahiplerine karşı ilgisiz kalma ilave edilmiştir. Böylece “bugün git, yarın gel” şeklinde ifade edilen ve Devletin yıpranmasına neden olan zihniyete engel olunmak istenilmiştir.89
788 sayılı Kanunda da “görevde kayıtsızlık” yer almıştı.
g- Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak (md. 125/A-g).
Bu hüküm de yenidir. 2670 sayılı Kanunun ek 1. maddesi ile memurlara kıyafet mecburiyeti getirilmiştir. Buna göre “Devlet memurları , kanun , tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler”.
Bu hüküm olmasaydı ve memurun kılık ve kıyafeti , memurluk statüsüne yakışan ciddiyet ve ağır başlılığa uygun değilse , kişi(memur) hakkında DMK. 125/A-e uyarınca disiplin cezası verilmesi gerekecekti.
Giyimde ana ilke, sadelik, temizlik ve hizmete uygunluktur. Örneğin kadın memurun görev başında normalden uzun tırnaklı, sadelikten uzak elbiseli olması, erkek memurların kulak ortasından aşağı favori bırakması, kulağı kapatacak şekilde ve gömlek yakasını kapatacak uzunlukta saç uzatması Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik tarafından getirilen normlara uygun düşmemektedir
h- Görevin işbirliği içinde yapılması ilkesine aykırı davranışlarda bulunmak (md. 125/A-h).
Bu fıkrada yapılan düzenleme, içe dönük, idarenin kendi iç düzenindeki çalışmasında verimliliği sağlamaya yönelik bir düzenlemedir Memurlar kendi aralarındaki, ilişkilerinde ve ast-üst ilişkilerinde işbirliği ilkesine uymak zorundadırlar. Ast, üst ile, üst, ast ile ve memur, memur ile uyumlu bir işbirliğine gidemiyorsa kamu hizmetinin rasyonel, disiplinli ve hızlı yürümesinden bahsetmek mümkün olamaz.
Görevin işbirliği içerisinde yapılması ilkesine aykırılık teşkil eden fiil ve haller çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Duruma ve oluşa göre yapılan hareket işbirliği ilkesine uygun düşmüyor denilebiliyor ise memura uyarma cezası verilebilecektir.90
C- KINAMA
1- GENEL OLARAK
Kınama, memura görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir .İlk ceza türünden farkı burada hareketin “belirgin” olmasıdır. Bir başka deyişle hareketin kusur-lu olduğunun belirtilmesidir.91 Uyarma soyut ve hafif bir müeyyide türü iken ; kınama somut ve daha ağır bir cezadır.
Kusur , kanuna aykırı bir iradenin mevcudiyeti halinde karşımıza çıkar. Diğer bir deyişle kanuna aykırı bir hareket iradi ise kusurluluk mevzubahistir. İşte kınama cezası verilerek memura bu durum ikaz edilir.
788 sayılı Memurin kanundaki adı “tevbih”tir.(788 sayılı Kanun md26)
Uyarma cezasında olduğu gibi memurun özlük ve sosyal haklarında kısıntı meydana ge-tirmez.
Kınama cezası da uyarma cezasında olduğu gibi disiplin amirleri tarafından verilebil- mektedir(DMK m I26/f 1)
Ceza verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır Ayrıca itiraz suresi olan 7 günlük sürenin geçmesi beklenmez (md. 132).
Kınama cezası için de itiraz yolu vardır. Uyarma cezasında olduğu gibi Kınama cezasının iptali için idari yargı yoluna gidilemez.92 İtiraz, cezanın tebliğini izleyen günden başlamak üzere yedi gün içinde yapılmalıdır Bu süre geçtikten sonra yapılan itirazlar esasa girmeden ret edilir, itiraz, uyarma cezasından farklı prosedüre tabi tutulmamaktadır. Aynen uyarmada olduğu gibi üst disiplin amirine, yoksa disiplin kurullarına yapılır. (DMKmd135/f. 1)
2- KINAMA CEZASINI GEREKTİREN FİİLVE HALLER
Devlet Memurları Kanunun 125 inci maddesinin (B) bendinde kınama cezasını gerek-tiren fiil ve haller 12 fıkra halinde düzenlenmiştir.
a- Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında ,görev mahallinde kurumlarca belirtilen usul ve esasların yerine getirilmesinde , görevle ilgili resmi belge , araç ve gereçlerin korunması , kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak (md.125/B-a)
Bu fıkra 2670 sayılı Kanun ile getirilmiş olup , eski mevzuatımızda böyle bir fiil suç olarak yer almıyordu.
Fıkrada üç ayrı fiil ve hal birlikte yer almaktadır:
– Verilen emir ve görevlerin tam zamanında yapılmasında kusurlu davranmak
– Görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kusurlu davranmak
– Görev ile ilgili resmi belge , araç ve gereçlerin korunması , kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak
Kamu yararı gayesini hedef tutan idarenin, kamu hizmetini gerektiği gibi yerine getirebilmesi için , memur ve diğer kamu görevlilerinin verilen emir ve görevleri gecikmeden yerine getirmek mecburiyeti vardır. Bu fıkra bu zorunluluğa uymayan memurlara verilen disiplin cezasını düzenlemiştir.
İncelediğimiz disiplin suçuyla ilgili bir olayda ;Danıştay , vali tarafından verilen emir ve talimatları zamanında yerine getirmeyen kaymakama verilen kınama cezasını yerinde bulmuştur.93
b- Eşlerinin ,reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kuruma bildirmemek (md.125/B-b)
Burada yapılan işin “sürekli” ve “kazanç getirici” nitelikte olması şarttır.
“Sürekli iş” ten ne anlaşılması gerektiğini ,KIRMIZIGÜL şöyle açıklamıştır : “Sürekli ve süreksiz iş ayırımı İş Kanunda yapılmıştır. Kanımca İş Kanunu tanımlarının burada ölçü olarak dikkate alınması amaca uygun olur.”94
Konuyla ilgili bir Danıştay kararında şöyle denilmektedir : “Davacı reşit olan oğlu adına aldığı kamyonu idaresine bildirmek zorunda olmadığı gibi çocuğun kazanç getirici ,faaliyette bulunmasından ötürü de cezalandırılamayacağı …”95
c- Görevi sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak(md.125/B-c)
Burada sadece amirden bahsetmektedir ; bu durumda ister sicil amiri ister disiplin am-ri olsun fark etmemektedir.
Ayrıca görev dışında amire hal ve hareketleriyle saygısız davranmak bu suçu oluşturmaz.
Bu suçta unutulmaması gereken bir diğer noktada “kusurluluk ”tur. Memur hal ve hareketleriyle amirine görevi başında saygısızca davranırken, kendisine bir kusur atfedilemiyorsa bu suçu işlemiş sayamayız.
Daha öncede belirtildiği gibi ; 1982 Anayasası ve 2670 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce kınama cezasının iptali için iptal davası açmak gerekmekteydi. Açılmış olan bir iptal davasında Danıştay şöyle bir karara varmıştır:
“Kınama cezasının iptali için istenen açılan davanın; vali tarafından verilen emir ve talimatları zamanında yerine getirmediği , amir-memur ilişkilerine yakışmayan tutum ve davranışlarda bulunduğu dosyadan anlaşılan ve kaymakam olan davacıya valilikçe verilen cezada, 5442 sayılı yasanın 13 üncü maddesinin (c) fıkrasına ve 657 sayılı yasaya 2 sayılı K.H.K. ile eklenen 124 inci maddenin (B) bendinin (C) fıkrasına aykırılık bulunmadığından reddine karar verilmiştir.”96
d- Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlara bulunmak(md.125/B-d)
DMK’nun 8 inci maddesine göre “ Devlet Memurları ,resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.” Bu zorunluluğu yerine getirmeyen memurlara md.125/B-d da belirtilen ceza verilecektir.
Bu hükümle memurun görev dışında da “Devletin bir memuru olduğunun” bilincinde olması istenmiştir.
Kanunumuz Devlet Memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmayı “ hizmet içi “ve “hizmet dışında” olarak ikiye ayırmıştır. Bu düzenlemede hizmet dışını, hizmet içindekine göre daha hafif müeyyide ile cezalandırmıştır.
Hangi fiillerin bu suçu oluşturduğu yolunda standart ölçüler yoktur ; yer ve zamana göre farklı değerlendirmeler olacaktır.
Danıştay tarafından verilen bir kararda konu şu şekilde değerlendirilmiştir:
“ Komiser olan davacının Mecidiye Karakol amiri olarak görev yaptığı 1981 yılı içinde daha önceden bombalanmış olan karakola , semt esnafının çeşitli eşyalar almaları ve karakol aracını tamir ettirmelerini kabul etmesi eyleminin , kişilerin bu işi kendi iradeleri ile yaptıklarını beyan etmeleri, hibe edilen eşyaları davacının demirbaşa kaydetmek suretiyle üst makamları haberdar etmesi ve de kendisine herhangi bir menfaat sağlamaması hususları göz önüne alındığında bu olay hizmet dışında resmi sıfatın gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak nitelendirmek mümkün olmadığından . disiplin cezası verilmesinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.”97
e- Devlete ait resmi araç ,gereç ve benzeri eşyayı özel işlerinde kullanmak (md.125/B-e)
Bu hükme göre memurun ; demirbaşa kayıtlı olsun olmasın Devletin malı olan bir eşyayı evinde veya işyerinde özel işi için kullanması yasaktır. Burada mühim olan kısım ; devlete ait eşyanın “özel iş” için kullanılmasıdır. Devlete ait eşya sadece Devletin işinde kullanılmalıdır.
Özel işlerde kullanma bizzat memur tarafından kullanma anlamında dar yorumlanmamalıdır. Aile fertlerinin kullanması, bir yabancının kullanmasına izin verilmesi fıkra kap-samında sayılmalıdır.98
f- Devlete ait resmi belge ,araç, gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek(md.125/B-f)
Resmi belgeden kast olunan şey; “ Memur tarafından görevin yapıldığı sırada ve görev dolayısıyla düzenlenen belgedir”99 Fıkra hükmünden rahatça anlaşılacağı üzere “ve
benzeri eşya” tabiriyle kapsam geniş tutulmuştur.
Diğer suçlarda olduğu gibi burada da kusurluluk durumu şarttır.
Yapılan soruşturmada Devlete ait araç, gereç , ve benzeri eşyayı kaybeden memur hakkında kusurluluk durumu dikkate alınarak ,Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti ,Takibi, Amirlerin Sorumlulukları, Yapılacak diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik100 uyarınca mali teklif de getirilmelidir. Eşyanın kaybı ile Devletin zararı söz konusudur , Memurların kast, kusur, ihmal ve tedbirsizlik sonucu idareye verdikleri zararlar için adı geçen özel yönetmelik kurallarına memura ödettirilir.
g- İş arkadaşlarına ,maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak(md.125/B-g)
Suçun maddi unsuru olarak “kötü muamelede bulunmak” gösterilmektedir. Memur kötü muameleyi ya iş arkadaşlarına ,ya maiyetindeki personele ya da iş sahiplerine karşı yapacaktır. Amirine yapacağı kötü muamele daha ağır disiplin suçu olduğu için bu fıkra kapsamına girmez.
Kötü muamele , “ küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareket” sayılmayacak derecede hafif nitelikte olan fiil ve hareketlerdir.101
h- İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hakaretle sataşmak(md.125/B-h)
Bu hüküm de yenidir. Suçun maddi unsuru söz veya hareketle sataşmaktır. Sataşmak , söz ve fille “rahatsız etmek” sınırları içinde cereyan etmelidir.
i- Görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak(md.125/B-ı)
Genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ; toplumun benimsemiş bulunduğu ahlak kurallarına ters düşen ,edebe aykırılık niteliği taşıyan davranışlardır.
j- Verilen emirlere itiraz etmek(md.125/B-j)
Burada verilen emrin kanun , tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak verilmesi gerekmektedir.
Kanunsuz emre karşı memurun yapması gereken davranış Anayasamızda düzenlenmiştir 1982 Anayasasının 137 maddesine göre “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle ça-lışmakta olan kimse , üstünden aldığı emri , yönetmelik, tüzük kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak , üstü emrinde ısrar eder ve bu emri yazı ile yenilerse emir yerine getirilir ; bu halde , emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez ; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”
Anayasamızın bu hükmü ve incelediğimiz fıkra beraber ele alındığında ; hukuka uygun olarak ve yetkili amir tarafından verilen emirlere itiraz etme durumunda bu suç oluşmaktadır.
Düzenlenen disiplin suçu emre “itiraz” durumudur. İtiraz emri yapmamak demek değildir. Eğer memur , emirleri kasten yapmıyorsa daha ağır bir disiplin cezasıyla cezalandırılır.
k- Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak(md.125/B-k)
Burada dikkat edilmesi gereken husus ; memurun borçlarını ödememe kastının bulunmasıdır. Konuyu örnekle açıklamak gerekirse ;bir öğretmenin maaşının belirli bir miktarına haciz konulacağını bile bile birkaç yere borçlanır ve hakkında haciz işlemi yapılırsa bu suç işlenmiştir.
Yasal yollardan kast edilen şey ;alacağın tahsili için adli yargıya başvurmadır.102
l- Kurumların huzur ,sükun ve çalışma düzenini bozmak(md.125/B-l)
Kurumun verimli hizmet görmesi , iyi çalışma düzeni içerisinde huzurlu bir ortamda hizmet vermesiyle mümkün olur. Örneğin dedikodunun var olduğu bir kurumda kamu hizmetleri gereği gibi yerine getirilemez.
D- AYLIKTAN KESME
1- GENEL OLARAK
Aylıktan kesme, memurun brüt aylığının otuzda biri ile sekizde biri arasında kesinti yapılmasıdır.
Uyarma ve kınama cezalarının manevi bir ceza olmasına rağmen aylıktan kesme cezası manevi yönüne ilaveten maddi yönü de olan bir ceza türüdür.
Adı geçen ceza 2670 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu getirilmiştir. Bu cezanın bulunmayış nedeni kanunun gerekçesinde şöyle belirtiliyordu: “Aylık, yalnız memurun değil, bütün ailenin geçim kaynağı olması itibariyle, memura verilecek bu ceza ile başka kişilerin de cezalandırılması uygun bulunmamıştır.” Ancak görülmüştür ki sadece manevi cezalar suçun önlenmesinde yeterli olamamakta, bu cezalara ilaveten maddi cezalara da ihtiyaç duyulmaktadır.
Aylıktan kesme cezasının sadece maddi bir ceza olduğu iddia edilemez. Aylıktan kesme cezası sonuç olarak bir disiplin cezasıdır.
Aylıktan kesme cezası da uyarma ve kınama cezaları gibi disiplin amirleri tarafından re’sen verilebilmektedir (md. 126). Fakat Aylıktan kesme cezasına karşı itiraz üst disiplin amirine yapılmaz. Aylıktan kesme cezasının iptali ancak idari yargı denetimi ile mümkündür (md135/f 2) idari yargı denetimi ise açılacak bir iptal davası sonucu mümkün olabilmektedir.
Aylıktan kesme memurun brüt aylığından yapılmalıdır. Brüt aylık, “.bir memurun aylık gösterge ve ek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak rakamdır.”103 Dolayısıyla memurun net aylığı üzerinden hesaplanarak yapılan ceza kesintisi kanun açıkça brüt aylıktan bahsettiği için kanuna aykırı düşecektir.
Aylıktan kesme cezasının alt sınırı otuzda bir, üst sınırı ise sekizde birdir . Otuzda birden az ve sekide birden daha fazla aylıktan kesme cezasının verilmesi kanuna aykırıdır.
Kanunda tayin edilen otuzda bir oranı cezanın alt sınırı olup aynı zamanda asıl cezadır. Aylıktan kesme cezasının verilmesi gereken durumlarda ilk tayin edilecek ceza otuzda bir oranında aylıktan kesme cezasıdır. Eğer üst sınıra doğru ceza artırılmak isteniyorsa bunun gerekçesi mutlaka belirtilmelidir. Gerekçeden yoksun olarak verilen örneğin sekizde bir aylıktan kesme cezası hukuka uygun değildir.104
Ceza, verildiği tarihi takip eden aybaşındaki aylık esas alınmak suretiyle uygulanır.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun, sandığın gelirleri ve tahsil şekillerini gösteren değişik 14. maddesinin (g) fıkrasında iştirakçilerin aylık ve ücretlerinden kurumlarınca kesilen inzibati para cezaları sandığın geliri sayıldığından kesilen aylıktan kesme cezaları Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne gönderilir.
2- AYLIKTAN KESME CEZASININ VERİLMESİNİ GEREKTİREN FİİL VE HALLER
a- Kasıtlı olarak, verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak (md. 125/C-a)
Fıkrada üç ayrı suç birden düzenlenmiştir. Bu suçları incelemeye başlamadan önce üçü içinde geçerli olan hususlara değinmekte fayda vardır.
Söz konusu edilen fiil ve hallerin disiplin suçu teşkil edebilmesi için memurun “kasıtlı olarak” hareket etmiş bulunması şarttır. DÖNMEZER-ERMAN’ın kast tanımı şöyledir : “Kasıt, tasarlanan bir gerçekleştirmeye matuf iradedir”105 Aynı şekilde kast şu şekilde de tanımlanmıştır “Kast, fiili ve neticelerini bilerek ve isteyerek işlemek iradesidir”106Bu durumda memura kasıtlı hareket ettin diyebilmek için ; memurun “tipe uygun hareketi önceden tasavvur ve tahayyül etmiş, zihninde canlandırmış” olması önem kazanmaktadır107
Adı geçen fıkrada düzenlenen suçlar şunlardır:
– Kasıtlı olarak, verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak :Burada emir ve görev yapılmıştır, ancak emir ve görevler ya noksan yapılmış yada zamanında yapılmamıştır.
– Kasıtlı olarak görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek :Görev mahallinde uyulması gereken usul ve esaslar ,görevle ilgili olup hizmetin iyi yapılmasını temine yöneliktir. Bu usul ve esaslar keyfi, amirin takdiri ile değişen nitelikte olmayıp objektif olarak, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge ve emirlerle önceden belirlenmiştir.
– Kasıtlı olarak görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak: Burada suçun maddi unsuru korumamak, bakımı yapmamak ve hor kullanmaktır. Örneğin bir öğretmenin sınıftaki haritaları hırpalayarak kullanması…
b- Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek(md.125/C-b)
Memur , görevini sürekli olarak ve kesintisiz bir şekilde yapmalıdır. Kamu hizmetlerinin sürekliliği bunu gerektirir. Hizmetin sürekliliğinde keyfilik söz konusu olamaz. Diğer taraftan memur görevini bizzat yapmalıdır, başkasını kendisinin yerine gönderip kamu hizmetinin yapılmasına vesile olamaz.
Bu suçta memurun görevine bir veya iki gün gelmemesi aranmaktadır. İki günden fazla göreve gelmeme daha ağır bir disiplin suçunu oluşturur. Bir günden az süreli göreve gelmeme mesela iki saatlik göreve gelmeme ,göreve geç gelmek veya görevden erken ayrılmak şeklinde yorumlanmalıdır.
Fıkrada açıkça “özürsüz olarak” göreve gelmeme düzenlenmiştir. Kanunda özür durumunun nelere olacağı hususunda açık bir hüküm olmaması sebebiyle, bu durumun tespiti cezayı verecek makama kalmaktadır.
Memur Cuma günü göreve gelmeyip pazartesi günü göreve gelse ,tatil günleri eklenmeden bir günlük devamsız sayılmalıdır. Yine aynı şekilde Cuma günü göreve gelmeyip Salı günü göreve gelen memurun devamsızlığı hafta sonu tatilini çıkararak hesaplamak gerekmektedir. Bu durum da memura iki gün göreve gelmeme cezası verilmelidir.108
Konuya açıklık getirmek için bir idari yargı kararı vermek gerekirse :
“Davacının 19.12.1994 gününde çocukları için hasta sevk kağıdı aldığı ve 20.12.1994 ile 21.12.1994 gününde çocuklarını hastaneye götürdüğü dosyada fotokopisi bulunan hasta sevk kağıdı ile fotokopilerinden anlaşıldığı ve idarece20.12.1994 tarihinden başka tarihe belge ve bilgilerle aksi kanıtlanamadığından davacının idarece kabul edilebilir bir özrü dolayısıyla göreve gelmediği sonuç ve kanısına varılmış olup , özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelememek fiili sübuta bulunmadığından (ermediğinden) 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.”109
c- Devlete ait resmi belge, araç, gereç ve benzerlerini özel menfaat sağlamak için kullanmak(md.125/C-c)
Suçun maddi unsuru “kullanma”dır. Memur “özel menfaat sağlamak” kastı ile hareket etmelidir. Örnek vermek gerekirse ; çocukları ile hizmet arabasını kır gezisinde kullanmak.
d- Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan ve yanlış beyanda bulunmak(md.125/C-d)
Memurun yükümlü olduğu kişiler hiyerarşik amirleridir. Ancak memur iş sahiplerine yazılı olarak cevap vermek durumda ise ve bu halde iken yalan ve yanlış beyanda bulunuyorsa fıkra kapsamına girmelidir.110
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da ; yalan ve yanlış beyan dolayısıyla herhangi bir zararın doğması meydana gelmesi şartının aranmamasıdır. Ayrıca memur , görev alanına girmeyen hususlarda veya yükümlü olmadığı kişilere yalan yanlış beyanda bulunursa fıkra kapsamına girmediğimden memura adı geçen fıkra hükmünce disiplin cezası verilemeyecektir.
e- Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek (md.125/C-e)
Suçun oluşabilmesi için ;
– Görev sırasında
– amirine
– sözle saygısızlık etmesi gerekmektedir.
Suçun maddi unsuru, “sözle saygısızlıkta bulunmak ”tır Bu durumda ,söz dışında yapılan saygısızlıklar örneğin , amiri önünde ayaklarını masaya uzatmak veya sözle saygısızlığı amirine değil de iş arkadaşlarına yapmak yada görev dışında yapılan saygısızlıklar fıkra kapsamına girmemektedir.
Sözle saygısızlığın sınırını tespit etmek için TCK’ nun 480 ve 482 maddelerini esas alan görüşler mevcuttur.111
Amir , sicil ve disiplin amiri olan kimsedir.
f- Görev yeri sınırları içinde herhangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak(md.125/C-f)
Burada dikkat edilmesi gereken husus memurun bizzat izinsiz olarak görev yeri içerisinde bir yeri toplantı , tören ve benzeri amaçlarla kullanma durumda olması değil, yardımcı olan durumunda olmasıdır. Memur bizzat kullanma durumuna düşerse daha ağır bir disiplin cezasıyla cezalandırılacaktır.
g- İkamet ettiği ilin hudutlarını izinsiz terk etmek (md125/C-g)
Suçun oluşması için memurun
– ikamet ettiği ilin hudutlarını
– izinsiz olarak
– terk etmesi
gerekmektedir.
DMK.’na 2670 sayılı Kanun ile eklenen ek2. maddeye göre “devlet memurlarının görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşme merkezlerinde ikamet etmeleri” esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında memurun görevi aksatmamak kayıt ve şartı ile birinci fıkrada belirlenen hudutlar dışında ikamet etmesi mensup oldukları kurumun yetkili amirinin iznine bağlı tutulmuştur. Üçüncü fıkrasına göre ise “Devlet memurları, ikamet ettikleri il hudutlarını tatillerde ancak yetkili amirin izniyle terk edebilirler.
O halde gerek izinsiz olarak il dışında ikamet etmek niyetiyle il dışına çıkmak ve gerek izinsiz olarak il dışına çıkmak görev sırasında veya tatilde ayrımı yapılmadan aylıktan kesme cezasını gerektiren bir disiplin suçu olarak düzenlenmiştir.112
Bu fıkra hükmü bulunduğumuz çağın gereklerine ters düştüğü gerekçesiyle tenkit edilmektedir.113
h- Toplu müracaat ve şikayet etmek(md.125/C-h)
DMK.’nun 21.maddesinin 1 inci fıkrası ve Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik’in114 11 inci maddesine “Devlet memurları ,kurumlarıyla ilgili resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat etmek hakkına sahiptirler” Yine DMK.’nun 21/I ve anılan yönetmeliğin 3 üncü maddesine göre “Devlet memurları ,amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemlerden dolayı şikayet hakkına sahiptirler.”
Mevzuat ,memurlara şikayet ve müracaat hakkını bu şekilde tanıdıktan sonra , sınırlama getirmiştir. Şöyle ki; DMK’nun 26/1 maddesine göre müracaat ve şikayet hakkının kullanılmasında birden fazla devlet memurunun toplu olarak söz ve yazı ile müracaatları ve şikayetleri yasaktır.İşte bu yasağın ihlali halinde ,yasağı çiğneyen memurlar hakkında anılan fıkra hükmünce ceza verilecektir.
Burada şikayet veya müracaatın sözlü yada yazılı olması fark etmemektedir ; çünkü fıkra bu konuda bir ayırım yapmamaktadır.
i- Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak(md.125/C-ı)
Fıkra da memurun hizmet içinde itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışlarda bulunmaları düzenlenmiştir. Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak suçu daha hafif cezayı gerektiren bir suçtur.
Bu fıkrada düzenlenen suç yoruma müsaittir. Davranışların itibar ve güven duygusunu sarsıcı sayılıp sayılmaması mesleğin özelliğine ve fiilin niteliğine göre değişmektedir.
2670 sayılı Kanun ile değişmeden önceki düzenlemede de bu kural vardı ve karşılığı kısa süreli durdurma cezasıydı.
Bir idari yargı kararında konu şu şekilde değerlendirilmiştir:
“Beden eğitimi öğretmeni olan davacıya kız öğrencilere karşı öğretmenliğe yakışmayan tutum ve davranışlarda bulunarak devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak eylemlerde bulunması nedeniyle 657 sayılı yasanın 125/C-ı maddesi uyarınca verilen 1/8 oranında aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle açılan davayı; öğrenci öğretmen ve okul müdürünün anlatımlarının birlikte değerlendirilmesinden davacının kız öğrencilere karşı tutum ve davranışlarının yanlış anlamalara meydan verebilecek nitelikte olduğu , öğretmen olarak okulda yanlış bir izlenim bıraktığı , hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsan eylemi nedeniyle verilen cezanın yasalara aykırı olmadığı gerekçesiyle reddeden İstanbul 4.İdare Mahkemesinin 15.10.1991 gün ve 1580 sayılı kararının    dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup , bozulmasını gerektiren bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına.”115
j- Yasaklanmış her türlü yanını görev mahallinde bulundurmak(md.125/C-j)
Yasaklanmış yayınlar ancak görev mahallinde bulundurulur ise bu fıkraya giren suç işlenmiş sayılır. Diğer taraftan yasaklanmış yayını basmak, çoğaltmak, dağıtmak ayrı bir suçtur
Bu konuda Danıştay 10.Dairesince verilen bir kararda şöyle denilmektedir.
“ilkokul öğretmeni olan davacının Hisar beyli köyünde görevli olduğu sırada evinde yapılan aramalarda bazı yasak kitapların bulunduğu nedeniyle, 657 sayılı Yasanın 125 inci maddesi C/b-c fıkrası uyarınca kısa süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan dava sonunda, İstanbul 3 No’ lu İdare Mahkemesince, davacının evinde yasak kitap bulundurmanın suç olmadığı bu konuda Askeri Yargıtay’ın kararı bulunduğu, davacı hakkında yaptırılan soruşturmada davacının yasak kitapların propagandasını yaptığı konusunda hiçbir kanıt bulunmadığı, dolayısıyla eylemin yukarıdaki yasa maddesi kapsamına girmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bozulması istenilen karar, usul ve hukuka uygun olup dilekçede ileri sürülen temyiz sebepleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile bozulması istenen kararın onanmasına.”116
E- KADEME İLERLEMESİNİN DURDURULMASI
1- GENEL OLARAK
DMK’nun 125. maddesinde düzenlenen disiplin cezaları içerisinde yaptırım itibariyle Devlet Memurluğundan Çıkarma cezasından bir önce gelen ağır bir cezadır. 2670 sayılı kanun ile kısa ve uzun süreli durdurma cezaları kaldırılmış ve yerine aylıktan kesme cezası ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları konulmuştur
Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bulunduğu kademede ilerlemesinin fiilin ağırlık derecesine göre 1-3 yıl durdurulmasıdır (m. 125/D)
DMK’nun 64 maddesine göre devlet memurunun kademe ilerlemesi için bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmış olması, o yıl içinde olumlu sicil almış bulunması ve bulunduğu derecede ilerleyebileceği bir kademenin bulunması gerekmektedir. Adı geçen ceza verildiğinde memur kademe ilerlemesini yapabilecek durumda olsa bile, memur kademe ilerlemesi yapamayacaktır. Bulunduğu kademede 1-2 veya 3 yıl bekleyecektir Böylece memur bu ceza ile hem maddi hem de manevi yönden cezalandırılmış olmaktadır.
Cezanın maddi yönü, memurun aylığında kademe ilerlemesi ile gelecek artıştan yoksun kalmasıdır. Manevi yönden ise cezanın ağırlığının sicilinde mesleki yönden hissettirdiği durum yanında yöneticiliğe atanamaması, yönetici ise yöneticilik vasfını yitirmesidir.
125 maddenin son fıkrasında öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan Devlet memurlarının, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesini gerektiren hallerde, brüt aylıklarının 1/4 ü-l/2’si kesilir ve tekerrüründe göreve son verilir şeklindeki kural ile de fiilen kademe ilerlemesi durdurulmayacak durumlarda , brüt aylıktan kesme yapılması suretiyle uygulama yapılması düzenlenmiştir. Burada brüt aylıktan 1/4-1/2 kesilme kademe ilerlemesi durdurulması cezasının uygulanmasına ilişkin kuraldır ; yoksa aylıktan kesme cezası değildir.
Kanunda 1-3 yıl arasında kademe ilerlemesinin durdurulması nasıl takdire bırakılmış ise aylıktan 1/4-1/2 kesilmesi de aynı şekilde takdire bırakılmıştır. Diğer bir deyişle l yıl, 2 veya 3 yıl verilirken l yılın karşılığı 1/4, 2 yılın karşılığı 1/3 gibi bir ifadeye yer verilmemiştir.
2- KADEME İLERLEMESİNİN DURDURULMASI CEZASININ VERİLMESİNİ GEREKTİREN FİİL VE HALLER
a- Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek (md. 125 D/a)
Bu fıkrada da diğer bazı fıkralarda olduğu gibi iki suç bir arada düzenlenmiştir.
– Göreve sarhoş gelmek: İhtiyari sarhoşluk durumunda memura fiilin ağırlık derecesine göre1-3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilir. Burada memurun sarhoş olduğunu bile bile göreve gelmesinde kastının olup olmadığı önem taşımaktadır.
– Görev yerinde alkollü içki içmek: Burada sarhoş olunsun yada olunmasın içki içilmiş olunması yeterlidir. Ayrıca içilen içki alkollü olmalıdır.
b- Özürsüz ve kesintisiz 3-9 gün göreve gelmemek(md125/D-b)
Bu suçun teşekkül edebilmesi için ;
– Özürsüz
– Kesintisiz olarak
– İki günden fazla , on günden az olarak
Göreve gelmeme şeklinde memurun eylemde bulunması gerekmektedir. Bu durumda memurun özrü olmamakla beraber devamsızlık ,birer ikişer gün şeklinde kesik kesik olmuşsa bu fıkrada belirtilen suç oluşmaz.
Devamsızlık süresi 3-9gündür.Dokuz günü geçen devamsızlık için memurun görevden çekilmiş sayılma işlemine tabi tutulması gerekir.
c- Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak (md.125/D-c)
ONAR bu hükümle ilgili şöyle bir beyanda bulunmuştur : “amme hizmetlerini gören memur, şahsi arzu ve menfaatleri için değil, umumi menfaatler için çalışacak ve amme hizmetlerinin devamlı , inkıtasız ,halin icaplarını uygun surette görülmesini temin için hiçbir fedakarlıktan ve nefis feragatinden kaçınmayacaktır.”117
DMK.’nun 9 maddesi adı geçen hükmün koruduğu yasağı şu şekilde ifade etmiştir. “Devlet memurlarının doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi menfaat sağlama amacı ile hediye kabul etmeleri veya iş sahiplerinden borç para istemeleri ve almaları yasaktır”
Bu durumda suçun teşekkülü için; memurun
– görevle ilgili olarak
– her ne şekilde olursa olsun
– çıkar sağlamış bulunması gerekmektedir.
Örnek olarak şu kararı verebilir:
“657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 125. maddesinin D fıkrasında kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesini gerektiren fiil ve haller sayılmış anılan fıkranın C bendinde ; görevle ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak fiili de bu fıkra kapsamında yer almıştır.
Davacının kurum aracını izinsiz kullanma, resmi otoya ait garajı özel otosu için kullanıp bu konuda resmi otoya gerekli özeni göstermeme, kurum binasında yapılan tadilatla amaç dışı kullanım yapma ,fazla çalışma yapmadığı dönemi için fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirme gibi fiillerin sübut bulunması karşısında verilen disiplin cezasında hukuka aykırılık görülmemiştir.”118
Görevden kast olunan şey , “memurun kanun ve nizamın gösterdiği, usul ve esaslara göre meşru surette yapmakla ödevli olduğu kamu görevleridir.”119
Hediye adı altında çıkar sağlama memurluk mesleğinin onurunu zedelediği memurun itibarına da gölge düşürmektedir. Verilen hediyelerin dedikoduları çevrede yapılarak vatandaşın memura olan güveni sarsılır.120
d- Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak(md.125/D-d)
Fıkrada astın üstüne ve üstünde astına karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak söz konusu edilmektedir. Bu durumda iki ayrı suç düzenlenmiştir.
-Amirin, maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapması: Amir disiplin veya sicil amiri durumda olan kimsedir. Maiyetinde sözü ile kast olunan mevzuat karşısında maiyetinde olma anlaşılmalıdır. Burada anlatılmak istenen fiilin, alt sınırını “sözle saygısızlık etmek” , üst sınırını da “fiili tecavüz” oluşturmaktadır. Çünkü her iki halinde cezası farklıdır.
-Astın amirine karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapması
e- Görev yeri sınırları içerisinde herhangi bir yeri toplantı tören ve benzeri
amaçlarla izinsiz kullanmak veya kullandırmak (md.125/D-e)
DMK.’nun md.125/C-f de bu suç “yardımcı olmak” şeklinde düzenlenmiş iken ; burada memurun durumu artık bizzat fiili icra eden veya icra ettiren şeklindedir.
f- Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek(md.125/D-f)
Fıkrada memurun
– gerçeğe aykırı olarak
– rapor ve belge düzenlemesinden söz edilmektedir.
Burada “rapor” denilerek herhangi bir sınırlama yapılmamıştır, böylece her türlü rapor fıkra kapsamına dahil edilmiştir. Ör: doktor raporu, sicil raporu, teftiş raporları vs.
Fıkrada sadece gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek belirtilmiştir; dolayısıyla böyle bir rapor ve belgeyi kullanmak fıkra kapsamı dışındadır.
Sahte belge düzenlemede ise memur ,evrakı düzenlemesi sırasında cereyan etmiş olayları, söylenen sözleri gerçeğe aykırı bir şekilde yazmaktadır. Belgeden kast olunan şey resmi evraktır. Müellifler arasında çoğunlukta olan görüşe göre, resmi evrak, bir memur tarafından kamu görevi dolayısıyla ve görevi gereğince düzenlenmiş bulunan belgelerdir.121
g- Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek (md.125/D-g)
DMK.’nun 15. maddesine göre “Devlet memurları, kamu görevleri hakkında basına haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremezler. Bu konudaki gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli , illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir.” Bu maddede zikredilen kurala aykırılığın var oldu hallerde md125/D-g bendi uyarınca disiplin cezası verilmelidir.
Bazı müellifler tarafından basın, haber ajansı, radyo ve televizyon kurumları geniş yorumlanmalı hatta bilgisayar ve video gibi vasıtalarla suçun işlenmesi madde kapsamında sayılmalıdır.122
Adı geçen fıkra uyarınca bilgi ve demeç sayılmayan beyanlar suçun oluşmasına engel teşkil etmektedirler.
Fıkrayla ilgili bir yargı kararı şu şekildedir:
“Lisesi müdürü olan davacının okuldaki odasında gazeteciye öğretmenlik mesleği ile ilgili konulardaki görüş ve düşüncelerini açıkladığı ve anılan görüşlerinin gazetede yayımlandığı anlaşılmış olup basına bilgi ve demeç verdiği açık olan davacının fiiline uyan 657 sayılı Yasanın 125. maddesinin (D) bendi (g) fıkrası uyarınca l yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilmesinde… hukuka aykırılık görülmemiştir.”123
Verilen bu karar davacı tarafından Danıştay nezdinde yürütmenin durdurulması talepli olarak temyiz edilmiş olup Danıştay şu nedenlerle yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir: “Uyuşmazlık Lise müdürü olan davacıya verilen disiplin cezasından doğmuştur 657 sayılı Yasanın değişik 15. maddesinde, Devlet Memurlarının, Kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremeyecekleri, bu konuda gerekli bilginin ancak bakanın yetkili kıldığı görevli, illerde valiler veya yetkili kılacağı görevliler tarafından verilebileceği kuralı getirilmiş, aynı Yasanın 125, maddesinin (D) bendinin (g) fıkrasında ise, bu yasağa uymayanların kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılacakları öngörülmüştür.
Olayda. davacı bir gazeteci ile yaptığı konuşmanın gazetede yayımlanması üzerine, yetkili olmadığı halde basına bilgi ve demeç verdiği gerekçesiyle bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmıştır.
Ancak; dosyadan davacının, bir gazeteciyle yaptığı konuşmanın, mesleğin sorunlarını ve meslek mensuplarının sıkıntılarını dile getiren genel bir sohbet niteliğinde okluğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar; Devlet memuru olan davacının söz konusu davranışı daha dikkatli olması için uyarılmayı gerektirir ise de. bu davranış basına bilgi ve demeç verme niteliğinde olmadığından aksi düşünüşle verilen disiplin cezasına ilişkin işleme karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 31.3.1995 gün ve 406 sayılı kararının yürütmesinin durdurulmasına 6. 7. 1995 oyçokluğuyla karar yerildi.”124
h- Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak (md. 125/D-h)
Ticaret yapmak veya diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı DMK’nun 28 inci maddesinde “yasaklar” bölümünde düzenlenerek yasağa aykırılığın yaptırımı bu fıkrada gösterilmiştir.
Devlet memurları ticaret yaparken, genellikle çocuklarının veya eşlerinin adını kullanmakta ve soruşturma aşamasında da bunların isimlerini vermekte ve vergi kayıtlarını, sicil kayıtlarını göstermektedirler. Ancak bu durumda memurun beyanına itibar etmekten başka yapacak bir şey yoktur. Konuyu kapsamlı olarak açıklayan bir Danıştay karanın örnek olarak aşağıya alıyoruz:
“657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 maddesinin 1. fıkrasında da Devlet Memurlarının Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek faaliyette bulunmaları yasaklanmıştır. Türk Ticaret Kanununun 16. maddesinde ise, iktisadi faaliyeti bedeni çalışmasından ziyade nakdi sermayesine dayanan ve bu suretle bir ticari işletmeyi işleten kimsenin tacir, 17 maddesinde de , ister gezici olsunlar ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen yerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancını ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahiplerinin esnaf olduğu hükme bağlanmıştır
Temyiz, dava ve soruşturma dosyasındaki belgelerin incelenmesinden, davacının babasının atlına kayıtlı ticari otoyu Nimet isimli bir şoförün çalıştırdığı ve hasılatı davacıya teslim ettiği, davacının ise boş zamanlarında bu otoyu kullandığı anlaşılmakla ise de . bu hallerin, Türk Ticaret Kanununun yukarıda açıklanan 16. ve 17. maddelerinde belirlenen tacir ve esnaf tanımı kapsamında bulunmadığı açıktır
Hal böyle olunca, davacının, Türk Ticaret Kanununda tanımlanan esnaf kapsamında bir ticari faaliyette bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine ilişkin idare Mahkemesi kararı yerinde değildir ” 125
i- Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı yapmak, kişilerin yarar ve zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak (md. 125/D-i).
Anayasamızın 10 maddesine göre, herkes, dil ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşinir Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Kanun önünde eşitlik ilkesi, Anayasanın bu maddesi ile düzenlenmiştir. Anayasada belirtilen bu ilke ile idare ile ilişkide bulunan vatandaşların, idare tarafından kendilerine eşit muamele yapılmasını istemeleri kadar doğal bir hak yoktur
DMK’nun 7. maddesinde de Anayasaya paralel bir düzenleme vardır. Devlet memurlarının siyasi partilere üye olamayacakları belirtildikten sonra madde şöyle devam etmektedir: Herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar, görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.
Anılan fıkrayı şu şekilde inceleyebiliriz.
– ayırım yapmak: Ayırım yapmak maddede sayma yöntemiyle şu şekilde sıralanmıştır. 1)dil ayırımı yapmak 2)ırk ayrımı yapmak 3)cinsiyet ayırımı yapmak 4)siyasi düşünce ayırımı yapmak 5)felsefi inanç ayırımı yapmak 6)din ve mezhep ayırımı yapmak
– kişilerin yarar ve zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak :Burada unutulmaması gereken husus; kişiler denilirken, hakiki ve hükmi şahıs ayırımı yapılmamıştır
j- Belirlenen durum ve sürelerde mal bildiriminde bulunmamak (md. 125/D-j).
DMK’ na 2670 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle eklenmiş olan yeni bir hükümdür DMK’nun 14 üncü maddesinde “mal bildiriminde bulunmak” memurun ödev ve sorumlulukları arasında yer alınıştır. Bu sorumluluğu yerine getirmeyen memur hakkında ise DMK’nun 125/D-j maddesi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilecektir.
Gerçekten DMK’ nun 14 maddesinde Devlet memurlarının “kendileriyle eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait taşınır ve taşınmaz malları, alacak ve borçları hakkında, özel kanunla yazılı hükümler uyarınca, mal bildirimi verirler” denilmek sureliyle memurun ödevlerinden sayılmıştır.
KIRMIZIGÜL hükmün koruduğu hususu şöyle açıklamaktadır: “Memurun geliri bellidir. Memurun bu geliri ile mütenasip bir malvarlığına sahip olması mantık gereğidir Eğer memurun malvarlığında bir artma varsa bunun meşru bir artma olması (mesela hibe, miras intikali veya aile efradından çalışanların gelirleri) ve bu hususun bilinmesi hem memurun idare ve halk karşısında “alnının ak” olmasını sağlar hem de memurun gayri meşru yollardan servet edinmesini bu denetim yolu ile frenler.”126
DMK.’nun 14 maddesinde “özel kanundan” söz edilmekledir. Özel kanun 16. 4. 1990 tarihinde yürürlüğe giren 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanundur.
k- Açıklanması yasak bilgileri açıklamak (md.125/D-k)
Memur, görevi vesilesiyle bir takım bilgiler öğrenir. Bu bilgilerin bazıları “sır” nitelikte olup bunların saklanması gerekmektedir. Gerçekten Devlet memurları, kamu hizmetleri ile ilgili gizli bilgileri görevlerinden ayrılmış bile olsalar, yetkili bakanın izni olmadıkça açıklamaları yasaktır (md.31)
Bu disiplin suçunun oluşması için ilk başta açıklanması yasaklanan bilgilerin bulunması gerekir. Böylesine yasaklanmış bilgilerin memur tarafından, açıklanması gerekmeyen kişilere açıklanması da ikinci şart olarak görülmektedir
l- Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek (md. I25/D-l).
Fıkrada düzenlenen suçu memur ve amir açısından ele alarak şu şekilde sıralamaya tabi tutmak mümkündür. Memurun;
-Amirine hakarette bulunması veya tehdit etmesi,
-iş arkadaşlarına hakarette bulunması veya tehdit etmesi,
-iş sahiplerine hakarette bulunması veya tehdit etmesi.
Amirin,
-Maiyetindekilere hakarette bulunması veya tehdit etmesi,
-Aynı düzeydeki iş arkadaşlarına hakarette bulunması veya tehdit etmesi,
-İş sahiplerine hakarette bulunması veya tehdit etmesi.
m- Diplomatik statüsünden yararlanmak suretiyle yurt dışında, haklı bir sebep göstermeksizin ödeme kabiliyetinin üstünde borçlanmak ve borçlarını ödemedeki tutum ve davranışlarıyla Devlet itibarını zedelemek veya zorunlu bir sebebe dayanmaksızın borcunu ödemeden yurda dönmek (md. 125/D-m).
DMK’ nun 9 uncu maddesinde yurt dışında davranış ile ilgili kurallar getirilmiş ve bu kurallara uymamanın müeyyidesi ise kademe ilerlemesinin durdurulması cezası şeklinde düzenlenmiştir.
İncelenen fıkrada sözü edilen suçun işlenebilmesi için memurun “diplomatik statüde” bulunması gerekmektedir. Bu statüdeki memurlar BOZKURT-KÜTÜKÇÜ-POYRAZ tarafından şu şekilde açıklanmıştır: “sürekli elçiliğin gelişmesiyle yeni bir sınıf devlet memuru ortaya çıkmıştır: diplomasi temsilcileri ve görevlileri.”127
Diplomasi temsilcileri yurt dışında Devleti temsil ettikleri için Devlet itibarını zedelememek yükümlülüğü altındadırlar. Bu itibarla diplomasi statüsünden yararlanmak suretiyle hiçbir haklı sebep olmaksızın ödeme kabiliyetinin üstünde borçlanmamalı ve ödemede düştüğü küçültücü durumlar dolayısıyla sadece şahsını değil aynı zamanda Devletin itibarını zedelememelidirler.
n- Verilen emir ve görevleri kasten yapmamak (md. 125/D-n).
Devlet memurları, DMK’nun 11. maddesinde belirtildiği üzere “kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslara uymakla; ve amirleri tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler.”
Memur, amirinden aldığı emri Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklere aykırı görürse emri yerine getirmeyerek bu aykırılığı emri verene bildirir. Ancak amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse memur emri yerine getirmek mecburiyetindedir. yazılı olarak verilmiş bir emre karşı memurun direnmesi disiplin suçu olarak kabul edilmiştir. Memur sadece konusu suç teşkil eden emri yerine getirmeyecektir.(AY. md.137,DMK.11)
Bent, “kasıtlı olarak” emirleri yapmamayı düzenlemiştir. Bu itibarla memurun ilk emre karşı Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklere aykırılık ileri sürmesi suç sayılmaz Ancak emir yazılı olarak tekrarlandığı halde memurun emri yapmaması kasten emirleri yapmamak anlamına gelir.
o- Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak (md. 125/D-o).
Burada memurun fiili münhasıran siyasi partiye yönelik olmalıdır. Ancak işlenen fiil siyasi olmamalıdır ; çünkü siyasi nitelikli faaliyetler sonuç itibariyle bir siyasi partinin yararına veya zararına olsa bile daha ağır nitelikte disiplin suçu sayılmış ve kanunda ayrıca düzenlenmiştir.
Fıkranın koruduğu müessese DMK’nun 7. maddesinde şu şekilde belirtilmiştir. Devlet memurları, “herhangi bir siyasi parti yararını veya zararını hedef tutan davranışta” bulunamazlar.
F- DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA
1- GENEL OLARAK
657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin (E) bendinde Devlet memurluğundan çıkarma, bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmak şeklinde tarif edilmiştir Devlet memurluğundan çıkarma ile memurluk statüsü sona ermektedir.
Adı geçen kanunun 98 inci maddesine göre memurluktan çekilme veya çekilmiş sayılma, isteğe bağlı olarak emekliye ayrılma durumlarında da memurluk statüsü sona ermektedir Ancak bu hallerde tekrar statüye dönme mümkün iken Devlet memurluğundan çıkarma halinde statüye dönme mümkün olamamakla ve etkisini sürekli olarak göstermektedir.
Çıkarma, en ağır suçlara tatbik edilen bir müeyyidedir Çünkü etkileri şiddetlidir. Bir daha statüye dönüş yolunun kapalı olması yanında memur için hem maddi hem de manevi yönden yıkını sayılacak sonuçlan vardır.
Bu cezanın, idare için de olumsuz etkileri görülmekledir. Memurun bu statüyü kazanabilmesine kadar idare “yetiştirme” için çok büyük masraflar yapmak zorunda kalmıştır. Ayrıca tayin etmiş, iş basında gerekli yeterliliği, beceriyi kazanabilmesi için yetiştirmiş, bunu yaparken de kontrol etmiş ve bu konularda birtakım maddi külfetlere kalkınmıştır. Memur hakkında Devlet memurluğundan çıkarma müeyyidesinin uygulanması ile idarenin yaptığı bütün masraflar ve zaman boşa gitmiştir. İdare çıkardığı memurun yerine yeni birini getirmek için her şeye yeni bastan tekrar başlayacaktır
788 sayılı Memurin Kanunun 26 ıncı maddesinde Devlet memurluğundan çıkarma, “bir daha devlet memuriyetinde kullanılmamak üzere çıkarmaktır” şeklinde tarif edilmişti.657 sayılı Kanun da bu tarifi aynen kabul etmiştir. Ancak 657 sayılı Kanunda “geçici olarak görevden çıkarma” gibi bir yenilik getirilmiş daha sonra 2670 sayılı Kanun ile “geçici olarak görevden çıkarma” cezası kaldırılmıştır. Bu cezanın kaldırılmasının nedenini KIRMIZIGÜL şöyle tespit etmiştir: “. Çünkü uygulama içerisinde geçici olarak görevden çıkarmanın sakıncaları görülmüş ve özellikle usul saptırması ihtimalinin bulunması nedeniyle tekrar 78S sayılı Kanunun benimsediği sisteme dönülmüştür”128
Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine memurun bağlı bulunduğu kurunum yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir. Ayrıca DMK’nun 127 inci maddesine göre memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.
2- DEVLETMEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASININ VERİLMESİNİ GEREKTİREN FİİL VE HALLER
a- İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak (md. 125/E-a).
Ansiklopedik anlamda ideoloji; “bir konudaki fikir manzumesi, siyasi ekonomik veya sosyal konularda bir bakış ve değerlendiriş, bir düşünce manzumesi” olarak tanımlanmaktadır.129 İdeolojiler bilimsel eleştiriyi ve geleneksel siyasal çalışmayı ortadan kaldırmak suretiyle tartışmasız kabul ister.
Anayasamız herhangi bir ideolojik sisteme kapılarını kapatmıştır.
Siyasi amaç ise kişilerin siyasi Kanaatları üzerinde etkili olacak davranışlar şeklinde tanımlanmıştır.130
Fıkrada çeşitli hareketler söz konusu edilmiştir:
– Memurlar ,siyasi, ideolojik veya başka amaçlarla boykot yapamazlar:
– Memurların işgal eyleminde bulunmaları yasaklanmıştır.
– Memurların işi yavaşlatmaları da yasaklanmıştır.
– İdeolojik veya siyasi amaçlarla grev131 de yasaklanmıştır
– İdeolojik veya siyasi amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek
– Yukarda sayılan suçların işlenilmesini tahrik ve teşvik eden veya yardımda bulunanlara da aynı ceza uygulanacaktır.
b- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak , dağıtmak veya bunların kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek(md.125/E-b)
Konuyu ikiye ayırarak incelemek daha uygun olacaktır
– Yasaklanmış her türlü yayını basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek :Burada mühim olan nokta; gerçekten yayının yasaklanmış olup olmadığıdır.
– siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak , dağıtmak veya bunların kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek :Burada ise siyasi ve ideolojik amaçlı bildiri, afiş ve benzerlerinin olması kafi gelip ayrıca bunların yasaklanmış olması şartı aranmamalıdır.
c- Siyasi partiye girmek(md.125/E-c)
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunun 11/a maddesine göre “… kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri yaptıkları hizmet bakımından isçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri siyasi partilere giremezler ”
DMK’nun 7 inci maddesinde Devlet memurlarının siyasi partilere üye olamayacakları belirtildikten sonra buna uymamanın müeyyidesi de incelediğimiz fıkrada gösterilmiştir.
d- Özürsüz olarak, bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek (md. 125/E-d).
Fıkra. 28.11. 1984 tarih ve 243 sayılı KHK’ nin 26 maddesi ile değiştirilmeden önce “özürsüz olarak kesintisiz 10 gün veya… şeklinde iken bugünkü şekle dönüştürülmüştür.
20 gün devamsızlığın gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasında diğer devamsızlık suçlarında değinildiği gibi hafta sonu tatillerinin sayılmaması, bayram tatillerinin sayılmaması gerekir. Danıştay tarafından verilen bir kararda söyle denilmektedir
“657 sayılı Kanunun 125/E-d maddesine göre bir yılda toplam özürsüz olarak 20 gün göreve gelmemek Devlet memurluğundan çıkarmayı gerektiriyorsa da, devamsızlığın sonunun tatil olan cumartesi ve pazar günlerine rastlaması ve ilgilinin tatil günlerinden sonraki iş gününde göreve başlaması nedeniyle devamsızlığın 20 gün olarak kabulüne olanak bulunmadığı “132
Burada üzerinde durulması gereken mesele memurun 20 günlük devamsızlığının aralıklı şekilde cereyan etmesi hallerinde ortaya çıkacaktır. O da şudur diyelim ki memur özürsüz olarak bir gün göreve gelmedi. Bu durumda idare kurallara uygun olarak aylıktan kesme cezası verecektir. Aynı şekilde bir günlük devamsızlık halinde bu kez tekerrür hükmü uygulamak suretiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verecektir Aynı hal özürsüz ve kesintisiz olarak 3-9 günlük devamsızlıklar içinde söz konusu olacaktır. Örneğin birinci üç günlük için kademi ilerlemesinin durdurulması ceza alan memur ikinci üç günlük için de tekerrür uygulanarak, Devlet memurluğundan çıkarılacaktır. Böylece 20 gün dolmadan 6 gün devamsızlık durumunda Devlet memurluğundan çıkarılma yoluna gidilmiş olunacaktır. Diğer bir deyişle idare disiplin işlemini devamsızlık biter bitmez uygularsa toplam 20 günlük sürenin dolması mümkün olamayacaktır.133
e- Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda Amirinin verdiği görev veya emirleri yapmamak (md. I25/E-e).
Bu fıkrada dikkat edilmesi gereken noktada ; Amirin verdiği görev veya emir doğrudan doğruya savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin olmalıdır.
f- Amirine ve maiyetindekilere fiili tecavüzde bulunmak (md. 125/E-f).
Fiili tecavüzden anlatılmak istenen müessir fiildir. Fiili tecavüz “kaba muamele” veya “saygısızca hareket” sayılamayacak derecede ağır hareketlerdir
g- Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak (md.125/E-g)
Fıkranın uygulanmasında en önemli nokta yüz kızartıcı hareketlerin neler olduğunun tespitidir. Çünkü Ceza Kanununda yüz kızartıcı suçların tanımı yapılmamıştır.
DMK’nun 48 inci maddesinde yüz kızartıcı suçlar olarak zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas suçları yüz kızartıcı suçlar olarak sayılmış ve bu sayma sonunda “gibi” sözcüğü kullanılarak bu saymanın tahdidi olmadığı ve benzer suçların da yüz kızartıcı suçlardan sayılabileceği anlamına gelen bir düzenleme mevcuttur.
Fıkrada ayrıca utanç verici hareketlerden de söz edilmektedir. Böylece yüz kızartıcı suç sayılmamakla birlikle utanç verici suçlardan sayılan hareketlere de Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilebilecektir. Utanç verici hareketler ,toplumda yerleşmiş yüksek ahlaki değerlere tezat olan, adap ve aile düzenini tahribe yönelik olan cürümlerdir. Bu cürümler TCK’ nın genel adap ve aile düzenine karşı cürümler şeklinde ayrı bir bapta düzenlenmiştir.
h- Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak ( md.125/E-h)
DMK’nun 31 inci maddesine göre Devlet memurları, kamu hizmetleri ile ilgili gizli bilgileri, görevlerinden ayrılmış bile olsalar, yetkili bakanın yazılı izni olmadıkça açıklamaları yasaktır. Bu yasağa aykırılın müeyyidesi de, Devlet Memurluğundan çıkarma şeklinde incelediğimiz fıkrada düzenlenmiştir.
ı- Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek (md. 125/E-ı).
İdeolojik ve siyasi eylemlerden arananlara yataklık yapan Devlet memurlarına, bu yataklık eylemini görev mahallinde yapmaları şartı ile bu fıkra uyarınca Devlet memurluğundan çıkarılma cezası verilecektir
j- Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak (md.125/E-j).
DMK’ nun 9 uncu maddesinde yurt dışında davranış ile ilgili kurallar getirilmiş ve bu kurallara uymamanın müeyyidesi ise incelediğimiz fıkra hükmünce cezalandırmaktadır.
k- 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında Kanuna aykırı fiilleri işlemek (md.125/E-k)
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunun l maddesinde, Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven, Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimselerin cezalandırılacakları belirtilmiştir. Bu suçlardan herhangi birini işleyen memur hakkında md.125/E-k uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası uygulanacaktır.